İZMİR ERZURUMLULAR VE ERZURUMLULARI SEVENLER KÜLTÜR SOSYAL VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ
  Erzurum Tarihçesi
 

Erzurum'daki Tarihi Eserler

Erzurum Kalesi

Şehrin ortasında kalan Erzurum kalesinin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir.Kalenin varlığın milattan öncesine dayanmaktadır.yapılışından sonraki devirlerde Urartu,Roma,Bizans ve Sasanilerin hakimiyeti altında kalan kale,11.yy.dan itibaren Türklerin hakimiyeti altına girmiştir.Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Erzurumla birlikte Kaleden de söz etmekte ve iki katlı sur duvarlarıyla çevriliş olduğunu ,içindede toprak damlı 1700 adet ev olduğunu belirtmektedir.

 İç kale

İç Kale'nin bu günkü girişi ikinci bir kapıdan sağlanmaktadır.Kale kapısının açıldığı avlu kısmen harap olmuştur.Bu bölümde eskiden hamam ,arabalar,savunma odaları bulunmaktaydı.

Kale Mescidi

İç Kale'de bulunan mescit ,12yy.da Saltuklular tarafından yapılmıştır.Evliya Çelebi,seyahati sırsında (1610) bu mescitte cemaat bulunmadığını yazmaktadır.

Saat Kulesi(Tepsi Minare)

Saat Kulesi ve kesik kule adlarıyla da anılan Tepsi Minare,Erzurum'a hakim konumundaki iç kalenin güney batı köşesinden yükselir.

Kısmen tahrip olmuş kitabesine göre,Saltuklu  hükümdarı Emir Muzaffer Gazi tarafından yapılmıştır.12.yy. ortalarından kaldığı sanılmaktadır.16.yy.ın başlarında üst kısmı yıkılan minareye önce 1843,ardından da 1881 yıllarında saat yerleştirilmiş ve saat kulesi haline getirilmiştir.Halk arasında yaygın olarak Saat Kulesi kullanılmaktadır.Minare aynı zamanda gözetleme kulesi olarak ta kullanılmıştır.

Çifte Minareli Medrese

Erzurum'un sembolü haline gelen Çifte Minareli Medrese'nin kitabesi olmadığından ,gerçek adı ile ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir.Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubad'ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı Hanedanı'ndan Padişah hatun tarafında yapılabileceği düşüncesiyle Hatuniye Medresesi diye adlandırılmaktadır.genel olarak 12.yy sonlarına doğru yaptırıldığı kabul edilmektedir.Sultan 4.Murat tarafından bir süre tophane olarak kullanılan daha sonra kışla olarak kullanılmıştır.

Tebrizakapı'daki medrese açık avlu medreselerinin Anadolu'daki en büyük örneğini teşkil etmektedir.Tüm mimari ihtişamına rağmen,süslemeleri yarım kalmıştır.Buna rağmen duvarlarındaki taş oymaları göz kamaştırmaktadır.Hakkındaki efsaneler,diğer detaylar,fotoğraflar için tıklayınız.

Yakutiye Medresesi

  Cumhuriyet caddesi üzerinde bulunan medrese ,taç kapısında bulunan kitabesine göre İlhanlı hükümdarı sultan Olcayto zamanında Gazan han ve Bolugan hatun adına,Cemaleddin Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yaptırılmıştır.17.yy dan sonra askeri amaçlarla kullanılan medresenin çevresi geçtiğimiz yıllarda temizlenmiş ve ağaçlandırılmıştır.Medrese, bugün İslam eserleri müzesi olarak kullanılmakta ve meraklıları tarafından ilgiyle gezilmektedir.Binanın taş oymalarındaki ustalık,inceleyen herkesi şaşkına çevirmektedir.

Üç Kümbetler

  Çifte minareli medrese ile ulu caminin güneyinde,eski mezarlık içinde yer alan kümbetlere Üç Kümbetler denilmektedir.

Emir Sultan Kümbeti

Üç Kümbetler'in en büyüğüne bu ad verilmektedir.Ne zaman yaptırıldığı kesin olarak bilinmeyen Emir Sultan Kümbetinin 12.yy sonlarına doğru Saltuklu sultanı İzzeddin Saltuk adına yaptırıldığı sanılmaktadır.

Küçük İki Kümbet

Üç Kümbetlerin diğer iki ayağını oluşturan küçük kümbetlerin 16. yy dan kaldığı sanılmaktadır.

Diğer Kümbetler

Erzurum'da Üç Kümbetler dışında Cimcime sultan,Karanlık,Gümüşlü,Rabia Hatun ,Ahi baba,Mehdi Abbas kümbetleri bulunmaktadır.

Ulu Camii(Kutabey Camii)

   Tebriz kapı semtinde Çifte minareli medresenin kuzey batısında ve çok yakınında yeralmaktadır.Caminin yapılış tarihi kesin olarak belli değildir.Günümüze ulaşmamış kitabesine göre,1179 tarihinde  Saltuklu Hükümdarı Nasreddin Muhammed tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.Caminin çeşitli defalar onarımdan geçmesi,mimari yapısının bozulmasına sebebiyet vermiştir.Ulu camii 1629,1787,1860 yılları ile 1965-68 yılları arasında önemli onarımlardan geçmiştir.

  Osmanlılar döneminde Erzurum'da çok sayıda cami ve türbe yaptırılmıştır.Camilerin en önemli özelliği hepsinin tek minareli olmasıdır.son yıllarda Atatürk Üniversitesi ile Yenişehir Semtinde yapılan Solakzade camilerinde çift minare kullanılmıştır.

Erzurum'daki Diğer Camiler

      Erzurum'daki diğer tarihi camiiler şöyle sıralanabilir.

 Muratpaşa Camii

      1573 yılında Kuyucu Muratpaşa tarafından yaptırılmıştır.

Gürcükapı Camii

       1608 yılında yaptırılmıştır.

Boyahane Camii

   1621 yılında İlyas Ağa tarafından boyahane hamamının bir bölümünün camiye çevrilmesiyle ortaya çıkmıştır.

Caferiye Camii

    1645 yılında Hacı Cafer tarafından yaptırılmıştır.

Kurşunoğlu Camii

    1700 yılında Erzurumlu ünlü Şeyhülislam Feyzullah Efendi Tarafından yaptırıldı.

Pervizoğlu Camii

     1716 yılında Pervizoğlu Hacı Mehmet tarafından yaptırılmıştır.

Dervişağa Camii

     1717 yılında Hacı Derviş Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Gümrük Camii

     1718 yılında Hacı Bektaşoğlu Derviş Hacı İbrahim tarafından yaptırılmıştır.

Bakıcı Camii

     1720 yılında Hacı Mustafa tarafından yaptırılmıştır.

Caferiye Camii

     1738 yılında Hacı Yusuf Efendi tarafından yaptırılmıştır.

İbrahimpaşa Camii

     1748 yılında Vali İbrahim paşa tarafından yaptırılmış.

Şeyhler Camii

     1771 yılında Fehim adlı bir usta tarafından yapılmıştır.

Cennetzade Cami

      1785 yılında İsmail Efendi tarafından yapılmıştır.

Rüstempaşa Kervansarayı(Taşhan)

    Erzurum'daki kervansarayların en önemlisi Rüstempaşa Kervansarayı diğer adıyla Taşhan'dır.Yapı,büyük ihtimalle Kanuni Sultan Süleyman'ın Veziri Rüstempaşa tarafından 1561 yılında yaptırılmıştır.Tarihi Rüstempaşa Kervansarayı günümüzde çarşı olarak kullanılmaktadır.İç avlunun etrafında yer alan bölümler,dükkan olarak kullanılırken,üskattaki bölümlerde yer alan esnaf Oltutaşı işlemeciliği yapmaktadır.

Erzurum'daki Diğer Kervansaraylar

 Rüstempaşa Kervansarayı'ndan başka Erzurum'da Gümrükhane(Kongre meydanında),Cennetzade Hanı ve Kamburoğlu Hanı bulunmaktadır.İçlerinde en faal durumdaki Taşhan'dır.

Tarihi Hamamlar

 İklimi bakımından Anadolu'nun en soğuk şehirlerinin başında gelen Erzurum'da Türk devrinin ilk yıllarından itibaren çok sayıda hamam yapılmıştır.Şehrin her yerinde bol miktarda su kaynağının olması da hamam sayısını artırmıştır.Çok eski devirlerde yapılan hamamlar suyun getirdiğinden ve tahribat yüzünden günümüze kadar ulaşamamıştır.Günümüze kadar ulaşabilenleri;

Lalapaşa Hamamı

 Tebrizkapı semtinde bulunan Lalapaşa Hamamı'nın yapılış tarihine ışık tutacak bir kitabesi bulunmamaktadır,ancak hamamın dönemin beylerbeyi Lala Mustafa paşa tarafından yapıldığı zannedilmektedir.

Boyahane Hamamı

 1566 yılında Hacı Emin Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Murat Paşa Hamamı

  Erzincankapı Semti'nde bulunan Muratpaşa Hamamı,1572 yılında Hacı Muratpaşa tarafından yaptırılmıştır.

Kırkçeşme Hamamı

  Ayazpaşa mahellesindedir.Çehresi tamamen değişerek günümüze ulaşmıştır 16. yüzyıl sonları ve 17.yüzyıl başları civarı yaptırıldığı sanılmaktadır.

Saray Hamamı

   Emirşeyh mahallesinde Üç Kümbetler'in yanında bulunmaktadır.Girişinde bulunan kitabesine göre saray Hamamı 1707 yılında bir cami ve türbesi bulunan Derviş Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Gümrük Hamamı

  Gümrük Camii ile aynı tarihte yani 1718 yılında Derviş Hacı İbrahim tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.

İki Göbek Hamamı

   Yapım tarihi 18. yüzyılın sonlarına rastlamaktadır.Hamam planlarının içinde değişik bir görünüme sahiptir.Yeğenağa mahallesindedir.

Şeyhler Hamamı

   Şeyhler Camii yanındadır.1720 yılında yaptırılmıştır.

Fuadiye Hamamı

    Gürcükapı Semtinde bulunan bu hamamın mimari özellikleri çok değişmiştir.18.yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.

Tarihi Çeşmeler

 Erzurum önemli su kaynakları üzerine kurulmuş  bir şehirdir.Hemen her köşe başında bir çeşme bulunmaktadır.Erzurum'da çeşitli yerlere dağılan 13 ayrı su yolu bulunmaktadır.

Erzurum'un çeşmelerinden bazıları

     Erzurum'daki çeşmelerden bazıları şunlardır:

  Cennet çeşmesi(Boyahane hamamı karşısındadır.),Hacı Mehmet Çeşmesi(Gürcükapı Semti'ndedir),Hüseyin Çeşmesi(Yukarı Habip Efendi Mahallesindedir),Kırkçeşme(Kırkçeşme Hamamı yanındadır),Şabahane Çeşmesi(Taşmağazalar'ın üst kısmındadır),Dabakhane Çeşmesi(Tebrizkapı Semti'ndedir),Akpınar(Mahallebaşı'ndadır).Dörtgüllü Çeşmesi(Muratpaşa Çeşmesi).

Erzurum Kalesi : Erzurum Kalesi Erzurum İli’ne 79km uzaklıktaki Horasan-Pasinler-Erzurum tarihi İpek Yolu üzerindedir. İlk inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen Erzurum Kalesi’nin M.S. 5.yy ilk yarısında Bizanslılar tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Saat Kulesi: İç kale mescidine minare olarak yaptırılan Saat Kulesi, Tepsi Minare ve Kule diye de adlandırılmaktadır.Şehre hakim bir tepe üzerinde kurulu bulunan Erzurum Kalesi’nin surlarındaki Saat Kulesi her taraftan çok rahatlıkla görülebilmektedir. Çobandede Köprüsü:Çobandede Köprüsü 1297-98 yıllarında İlhanlıların Veziri Emir Çoban Salduz tarafından yaptırılmıştır.Aras nehri üzerinde 7 kemer gözlü olarak inşaa ettirilen önemli bir yapıttır. Rüstempaşa Bedesteni: Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazamı Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı bina halen çarşı olarak kullanılmaktadır. Çarşıda daha ziyade oltu taşı satıcıları faaliyet göstermektedir.

Medreseler:

Çifte Minareli Medrese: 13’üncü yüzyılın sonlarında İlhanlılar tarafından yaptırılmıştır.Anadolu Selçuklu Mimari geleneğinde açık avlulu, iki katlı ve iki minareli eğitim kurumu, Anadolu’nun en büyük medresesidir. Yakutiye Medresesi: Hoca Celaleddin Yakut tarafından MS 1310 yılında inşa edilmiştir.İlhanlı döneminden günümüze kalan nadir eserlerden birisidir. İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır. Palandöken Kayak Merkezi: Ülkenin önemli Kayak Merkezlerinden olan Palandöken Erzurum ili sınırlarındadır. Palandöken Kayak Merkezi 

 

ERZURUM ARKEOLOJİ MÜZESİ
Erzurum ve çevre illerden çeşitli şekillerde kazandırılan eserlerin sergilendiği müze, 1942 yılında Çifte Minareli Medrese’de faaliyete geçmiş, 1967 yılında yeni binasına taşınmıştır. 1994 yılında Yakutiye Medresesi Türk-İslâm Eserleri ve Etnografya Müzesi’nin açılması ile Arkeoloji Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Bağlı birimleri Türk-İslâm Eserleri Müzesi ve Atatürk Evi Müzesidir. Ayrıca çevre illerdeki geniş bir bölgede çalışmalarını sürdüren müdürlüğün idari işleri de bu binada sürdürülmektedir.

Müzede, Kazılar Salonu, M.Ö. II. bin Trans-Kafkas Kültürü Salonu, Urartu Salonu, Tabiat Tarihi Salonu ve Ermeni Katliamları Salonu bulunmaktadır.

Kazılar Salonu
Bölgede bu güne kadar yapılan kazılarda çıkarılan eserler sergilenmektedir. Bunlar arasında Karaz (1942-1944), Pulur (1960), Güzelova (1961), Sos (1994-1998) Höyük kazıları önemli bir kısmını teşkil etmektedir. M.Ö. IV. bin. den Selçuklu Dönemi’ne kadarki döneme ait heykelcikler, kutsal ocaklar, ok uçları, pişmiş toprak kaplar, taş eserler gibi eserler sergilenmektedir.

Ülkemizde, Karaz kültürü olarak bilinen, Güney Kafkasya’dan, Urmiye Gölü’nün batısına ve Filistin’e kadar geniş bir bölgeye yayılmış olan bu kültüre en yoğun şekilde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, özellikle de Erzurum ve çevresinde rastlanması, bu kazıların ve bundan sonra yapılacak olan kazıların önemini artırmaktadır.

Roma, Hellenistik, Trans-Kafkas Salonu
İkiztepe tümülüslerinde çıkarılan eserler ile satın alma ve müsadere yoluyla müzeye kazandırılan Roma ve Hellenistik dönemlere ait diadem, yüzük, küpe gibi altın eserler, cam gözyaşı şişeleri, pişmiş toprak, lahit gibi eserler ile M.Ö. II. binde Van Havzası’nın batısı, Doğu Anadolu Bölgesi, güneydoğuda Urmiye Gölü çevresinde, kuzeydoğuda Gürcistan’a kadar yayılmış olan Trans-Kafkas Kültürü’ne ait eserler sergilenmektedir.

Urartu Eserleri ve Sikke Salonu
M.Ö. 900-600 tarihleri arasında hüküm süren Urartular’ın başkenti, Van (Tuşpa) dır. Urmiye, Gökçegöl ve Çıldır göllerini kapsayan batıda Erzincan ve Malatya çizgisine kadar yayılan geniş bir sahada güçlü bir krallık olarak hüküm sürmüştür. Kökenleri Hurriler’e dayandırılmaktadır. Urartular’dan kalan bir çok kale, kaya mimarîsi, baraj ve sulama tesisleri yanında, müzede sergilenen pişmiş toprak ve madeni kaplar, süs eşyaları, mühürler, savaş malzemeleri, adak levhaları ve rythonlar Urartu Uygarlığı’nın gelişmişliğini göstermektedir.

Bu salonda, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çok sayıda sikke bulunmaktadır.

Urartu Yazıtları ve Tabiat Tarihi Salonu
Tarihe ışık tutan çok önemli yazılı belgeler olan kitabelerden Urartular’a ait satın alma yoluyla müzeye kazandırılan taş Urartu yazıtları bu salonda sergilenmektedir.

Günümüzden yaklaşık 500 bin yıl önce yaşamış olan Mamut (fil) fosili, yumuşakça fosilleri, bitki fosilleri ve obsidiyenler de bu bölümde yer almaktadır.

Ermeni Katliamı Salonu
1918 yılında Ermeni komitacılar tarafından Anadolu’da Türkler’e yapılan soykırım alanlarından, Erzurum’da Alaca, Yeşilyayla ve Tımar Köyü ile Kars’ta Obaköy kazılarında ortaya çıkarılan buluntular sergilenmektedir.

Buluntular arasında muskalar, düğmeler, ayyıldızlı tabaka ve kolyeler, mermi kovanları, Kur’an-ı Kerim parçaları yer almaktadır.

Çifte Minareli Medrese
Kitabesi olmadığından ne zaman yapıldığı ve gerçek adı bilinmez. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı Hanedanı’ndan Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceği düşüncesiyle buna Hatuniye Medresesi de denmektedir. Genelde 13. yy. sonlarında yapıldığı kabul edilir. Sultan IV. Murad’ın emriyle tophane haline getirilmiştir. Bir süre de kışla olarak kullanılmıştır. 1971-1972 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce kazı ve restorasyonu yapılan medrese halen Erzurum Yakutiye Belediye Başkanlığı’nca kullanılmaktadır.

Dört eyvanlı, açık avlulu medreselerin Anadolu’daki en büyük örneğini teşkil eder. Çifte minareli taç kapısı güneyde ana eyvanla bitişen kümbetle değişik düzenlemeye sahiptir. Plandaki çarpıklık sur duvarına bitişik olmasından kaynaklanmaktadır. Cephede, taçkapı formundan başka çeşme nişleri ile yarım yuvarlak iki payanda vardır. Taçkapının iki yanında yükselen çok dilimli silindirik minareler sırlı-sırsız tuğla, pabuç kısımları ise mozaik çinilerle süslenmiştir. Şerefelerden itibaren üst kısımları yıkılmıştır. Taçkapıyı kademeli kuşaklar halinde çeviren plastik hacimli bitki süslemeleri ile kalın silmeli panoların içindeki ejder, hayat ağacı, kartal motifleri cephenin en gösterişli bölümleridir. Doğudaki tamamlanmış hayat ağacı ile kartal motiflerinin bir arma olmaktan çok, Orta Asya Türk inanışına kadar uzanan gücü ve ölümsüzlüğü dile getirdiği düşünülür.

Giriş eyvanın iki yanında kubbeyle örtülü odalar yer almaktadır. Uzun dikdörtgen avlu, değişik boyutlu sütun ve payelerle desteklenen revaklarla çevrilmiştir. Ortasında bir havuz bulunmaktadır. Revakların ortasında yer alan hücreler iki katlıdır. Küçük olan yan eyvanlar yıldız tonozlarla örtülmüştür. İç mimarî süslemelerin yarım kaldığı gözlenmektedir. Hücre kemerleri, kapı-pencere çerçeveleri ile sütunlarda görülen geometrik ve bitki örnekleri yanında ayet-hadislerden oluşan yazı kuşakları da mevcuttur.

Ana eyvanın sonunda altlı-üstlü merdivenlerle kümbetin mumyalık ve gövde kısmına geçilmektedir. İçten haçvari planlı mumyalıkta iki lahit mevcuttur. Onikigen planlı kümbet, Anadolu’daki bu tür mezar anıtların en büyüğüdür. Medresenin dışında kalan sekiz yüzde, birer atlamak suretiyle, alttan mukarnas kavsaralı ve daha büyük, üstte sade ve küçük olmak üzere sekiz pencere açılmıştır. Konik külâh, kırmızı renkli taşlarla kaplanmıştır. Tüm mimarî ihtişamına rağmen süslemeleri yarım kalmıştır.

Erzurum Yakutiye Medresesi Türk İslâm Eserleri
ve Etnografya Müzesi

Son zamanlara kadar medresenin etrafında kışla olarak kullanılan ek yapılar bulunuyordu. 1970’li ve 1980’li yıllarda bu ek yapılar yıkılmış ve çevresi yeniden düzenlenmiştir. 1984 yılından 1994 yılına kadar onarımı süren medrese, Erzurum Müze Müdürlüğüne bağlı birim olarak 29 Ekim 1994 tarihinde Türk-İslâm Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Müzede bölge kültürü ve sanatı ile ilgili etnografik nitelikli eserler sergilenmektedir.

Müzede Bulunan Seksiyonlar

1- Kadın Takıları ve Giysileri Seksiyonu
Osmanlı Döneminden kalma geleneksel takı ve giysilerden tepelikler, halkalar, saçlıklar, yüzükler, küpeler, mücevher kutuları, bindallı giysiler vb. eserler sergilenmektedir.

2- Savaş Aletleri Seksiyonu
Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde kullanılan tüfekler, tabancalar, kılıçlar, barutluklar, dürbünler, yağdanlıklar gibi savaş aletleri sergilenmektedir.

3- Erkek Takı ve Keyif Eserleri Seksiyonu
Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait kemer ve takıları, tütün tabakaları, köstekler, yüzükler ve pazubentler teşhir edilmektedir.

4- Madeni Eserler Seksiyonu
Daha çok mutfak eşyaları olarak kullanılan tombak ibrik ve leğen, altın kakma süslemeli ibrikler, şifa tasları, tabaklar vb. eserleri bu seksiyonda görmek mümkündür.

5- Dokumacılık Seksiyonu
Yörede geleneksel el sanatlarından biri olan ve kullanım alanının daralması nedeniyle giderek yok olan ehramcılığın geliştirilmesi ve yaygınlaşmasını sağlamak amacıyla yeni şekliyle ehram giysileri tanıtılmaktadır.

6- Halı ve Kilim Seksiyonu
Dünyaya Türkler’in tanıttığı bir el sanatı olan halı ve kilim dokumacılığının Doğu Anadolu Bölgesi’ne ait örnekleri sergilenmektedir.

7- El Yazması Eserler Seksiyonu
Osmanlı Döneminden kalma değişik konularda yazılmış el yazmaları, kıblegâh ve yazı takımları sergilenmektedir.

8- Tarikat ve Tartı Aletleri Seksiyonu
Müzeye satın alma yoluyla kazandırılan bu eserler arasında keşkül, ittika, Rufai şişleri, def, topuz, teber ve tartı aletlerinden dirhemler, değişik el kantarları, kutu terazileri gibi etnografik eserler bulunmaktadır.

9- Selçuklu Seramikleri Seksiyonu
Çoğunluğu Selçuklu Dönemine ait olan ve günümüze gelebilen nadir örneklerin sergilendiği bu seksiyonda tabaklar, kandiller, rythonlar vb. seramikler bulunmaktadır.

10- Oltutaşı Seksiyonu
Erzurum İli’nin Oltu İlçesi’nde çıkarılan tesbih, küpe, kolye vb. bir çok süs eşyasının yapıldığı "Oltutaşı" olarak tanınan maddenin tarihi gelişimi tanıtılmakta ve bazı örnekleri sergilenmektedir.

11- Sikke Seksiyonu
Türk ve İslâmî dönemlere ait sikkelerle Osmanlı ve Cumhuriyet’in son dönemlerine ait kağıt paralar kronolojik olarak teşhir edilmektedir.

Yakutiye Medresesi
Medrese taçkapısında bulunan kitabeye göre, İlhanlı Hükümdarı Sultan Olcayto zamanında Gazanhan ve Bolugan Hatun adına, Cemaleddin Hoca Yakut Gazani tarafından Hicri 710 (milâdi 1310) yılında yaptırılmıştır.

Türkler’in Anadolu’ya gelişlerinden hemen sonra başlayan Anadolu’yu değişik amaçlı mimarî eserlerle donatma çabası bütün tarihi olaylara rağmen devam etmiş ve Selçuklu Dönemi geleneksel mimarî tarzı Yakutiye Medresesi’nde de sürdürülerek anıtsal bir yapı ortaya çıkarılmıştır.

Yapı dört eyvanlı kapalı avlulu medreseler grubundadır. Eyvanlar arasında hücreler yer almaktadır. Batı eyvanı değişik bir tarzda ele alınarak iki katlı inşa edilmiştir. Güney eyvanı mescit olarak planlanmış ve bu eyvanın her iki duvarına mermer vakfiye kitabesi yerleştirilmiştir. Orta avlunun üzeri mukarnaslı bir kubbeyle örtülmüştür. Doğu eyvanın bitiminde kümbet yer almaktadır. Kümbette mezar bulunmamaktadır.

Medresenin dışa taşkın taçkapısı ve iki köşesindeki minareleriyle kurulan denge, yapının bütününde de cepheye karşılık kümbet yerleştirilerek sağlanmıştır. Bu da mimarlığın Selçuklu Döneminde bilimsel metotlarla yapıldığını göstermesi bakımından önemlidir. Ancak köşelerdeki minarelerden biri şerefeye kadar, diğeri kaideye kadar yıkılarak üzeri konik külâhla kapatılmıştır.

Cephede yer alan bitkisel, geometrik motifler ve sembolik tasvirlerde de denge ve simetriye önem verilmiştir. Gerek taçkapısındaki ve hücre kapılarındaki süslemeler gerekse minaredeki çini süslemeler o dönemde, sanatta gelinen noktayı ve sanata verilen önemi göstermektedir.

Taçkapısının her iki yüzünde, silme kemerler içerisinde altta ajurlu bir küre, hayat ağacı, her iki taraftaki pars figürleri ve üstte çift başlı kartal, Selçuklu Döneminde dini inançların anlatımını da içeren ve bazı farklılıklarla değişik yapılarda karşımıza sık sık çıkan bir semboldür.

Atatürk Müzesi
Müze Çaykara Caddesi, Çaykara Sokak’ta bulunmaktadır. XIX. yüzyılın sonlarında Erzurumlu bir zengin tarafından konak olarak yaptırılmıştır. 1915-1916 yıllarında 9 ay kadar kısa bir süre için Alman Konsolosluğu olarak kullanılan yapı, 12 Mart 1918 tarihinde Erzurum’un kurtuluşunu müteakip, Erzurum Valiliği’ne ikametgâh olarak verilmiştir. Vali Mahir Akkaya 3 Temmuz 1919 tarihine kadar burada oturmuş, onun Erzurum’dan ayrılması ile konak boşalmıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasından sonra kongre için gelmiş olduğu Erzurum’daki bu konağa 9 Temmuz 1919 tarihinde Hüseyin Rauf Bey ve arkadaşları ile yerleşmeleri, 29 Ağustos 1919 tarihine kadar 52 gün Erzurum Kongresi çalışmalarını sürdürmeleri ile konak, tarihsel bir önem kazanmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’dan ayrılmaları üzerine ev yine vali konağı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Cumhuriyet’in ilanından sonra 13 Eylül 1924 günü Erzurum’a gelişlerinde, Belediye Başkanı Nazif Bey tarafından Erzurumlu bir kuyumcuya yaptırılan altın anahtar ve evin tapusu şehir adına Mustafa Kemal Paşa’ya armağan edilmiştir.

1930-1934 yılları arasında Erzurum kolordu kumandanlarının ikâmetine verilen konak, Atatürk’ün ölümü üzerine kızkardeşi Makbule Boysan Hanım’a intikal etmiş ve tapu kayıtlarından elde edilen bilgiye göre, onun da ölümünden sonra isteği üzerine 12.10.1944 tarihinde Çocuk Esirgeme Kurumu’na devredilmiştir. Bu kurum tarafından 1980 yılına kadar kullanılan bina 8.5.1984 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından Kültür Bakanlığı’na devredilmiştir.

Bodrum kat üzerine zemin ve birinci kat ile çatı katından ibaret olan bina onarılarak 3.10.1984 tarihinde Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Zemin Kat
Taş kemerli çift kanatlı girişten sonra sağda Kazım Karabekir ve Kazım Yurdalan’a ait eşya, belge ve fotoğraflar sergilenmekte olup, bu odadan bir kapıyla Erzurum Müdafai Hukuki Milliye Cemiyeti Başkanı ve Erzurum Kongresi üyesi Raif Dinç’e ait giysiler, silahlar, fotoğraflar ve belgelerin sergilendiği odaya geçilmektedir.

Bu odanın karşısında Anadolu’da yayınlanan Türk Gazetesi Envari Şarkiye’nin, Milli Mücadele Dönemi’nin unutulmaz gazetesi Albayrak’ın ve Erzurum Kongresi bildirilerinin basıldığı matbaa makinasının teşhir edildiği oda yer almaktadır.

I. Kat
Birinci katta merdiven başı sahanlığında Atatürk’ün ikinci kez Erzurum’a gelişlerinde toplu halde çekilen büyük boy fotoğraf ve o yıllara ait koltuk ve sehpalar bulunmaktadır. Buradan geçilen antre kısmından Erzurum Kongresi üyelerinin fotoğrafları ve biyografileri bulunan salona, kabul salonuna ve yatak odasına geçilmektedir.

23 Temmuz Kongre Salonu
Kendi adını verdiği Kongre Meydanı’nda bulunmaktadır. XIX. yüzyıl sonlarında yapılmıştır.

23 Temmuz Kongre Salonu (Atatürk Yapı Meslek Lisesi) binası Güzel Sanatlar Lisesi olarak hizmet vermektedir.

23 Temmuz Erzurum Kongresi, İdadi Mektebi (Lisesi) olarak hizmet veren bu binanın birinci katındaki bir salonda yapılmıştır. 1925 yılında geçirdiği yangında binanın tüm ahşap bölümleri yanmıştır. Yangınından sonra onarılan bina Yapı Sanat Mektebi olarak hizmete açılmıştır. Binanın ikinci katında bulunan bir salon ve salona açılan iki oda Kongre Müzesi olarak düzenlenmiştir. Atatürk’ün başkanlığında gerçekleştirilen Erzurum Kongresi ile Cumhuriyet’in temelleri bu binada atılmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giden yol bu kongre ile aralanmıştır. Dolayısıyla bu bina Cumhuriyet tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel müze statüsünde bulunan bu salonda kongre üyelerinin fotoğrafları, biyografileri, o dönemden kalma sıralar ve benzeri kongre belgeleri sergilenmektedir.

Bina U planlı olup, bodrum ve 2 kattan oluşmaktadır. Binanın ana girişi esas alındığında planda ve cephede tam simetri hakimdir. Ana girişle beraber iki girişi daha mevcuttur. Merdivenlerden birinci kata çıkınca tam karşıda Erzurum Kongresi’nin temsili salonu bulunmaktadır. Salondan girince tam karşıda Atatürk heykeli, dört sıra halinde oturma grupları, duvarlarda kongreye hangi illerden delegelerin katıldığını gösteren harita bulunmaktadır. Salonun karşılıklı her iki yanında küçük odalar zamanın mobilyaları ile donatılmıştır.

ERZURUM EVLERİ
Erzurum evlerinin oluşmasında bulunduğu zengin coğrafya, tarih ve kültür ortamının payı büyüktür. Özellikler içlerinde yaşanan hayat,iklim ve yapı malzemesi evlerin tasarımında önemli etkenlerdir. Bunun için Erzurum’da esas olarak Türk ev mimarisine uyan fakat kendine has özellikleri olan bir konut türü olarak orataya çıkmış bulunmaktadır. ZZemin katta ahır,kiler,samanlık gibi yardımcı hizmet bölümlerinin yanı sıra yaşama mekanlarıda bulunmaktadır. önemli yaşama birimi olan tandırevi ve kışlık odalarda bu kata yerleştirilmiştir. TÜrk evinin açık avlu - taşlık kısmı kapalı bir avlu şeklinde zemin kat öenmli bir yer yaşama alanı haline gelmiştir. birinci katta ,daracık bir geçitten ibaret olan sofaya bir veya iki oda açılmaktadır. Böylelikle Doğu Anadolu’ya has,diğer bölgelerimizden farklı bir plan ortaya çıkmaktadır. iç avlulu ve tandırevli tip olarak tanımladığımız bu tip evlere Bayburt ve Kars gibi yerleşim birimlerinde rastlanmaktadır. Ancak bu evlerin en güzel örnekleri Erzurum’da mevcuttur. Erzurum’un eski evleri savaşlar, yangınlar ve yeni inşaatlar yüzünden yeterince korunamamıştır.

Bölgesel farklıklıklara rağmen Türk evlerinin ana özellikleri şöyle özetlenebilir.

çoğunlukla iki katlı olan evlerin zemin katları ahır,depo,kiler olarak kullanılır.evin birinci katına ahşap bir merdivenle çıkılır.Ev birden fazla katlı ise esas yaşanan yer üst kat olmaktadır.esas yaşama katında sofa ve sofaya açılan odalar bulunmaktadır.mutfak zemin katta veya bahçenin bir kenarına yerleştirilmiştir. son yıllarda Trük ev mimarisine ilişkin yapılan araştırmalar sonucu; sofaların konumuna göre tipler belirlenmiştir.

1-sofasız 2-dış sofalı 3- iç sofalı 4- orta sofalı evler olarak.

Eski ERzurum evlerinin Anadolu Türk ve mimarisi içinde ayrı bir yeri vardır. Doğu Anadolu’nun soğuk iklimi Erzurum evlerinin planlanmasını büyük ölçüde etkilemiştir.bu etki çoğunlukla iki katlı olan evlerin zemin katlarını esas hayatın geçtiği alan haline getirmiştir. Zemin katta çoğunlukla kadınların yaşadığı ,yemek pişirdiği tandırevine kışlık odalar açılmaktadır.avlu-taşlık kapalı bir mekan haline gelirken üst katta sofa küçülmüş ve önemini yitirmiştir. bu bakımdan Erzurum evleri sofasız,içavlulu ve tandırevl,i yeni plan tipini oluştururlar. Erzurum evleri bu plan farklılığının dışında,yaşama alanları, süsleme özellikleri bakımından Türk evinin diğer bölge örneklerine benzerlik gösterir.

Yapı Malzemesi

Erzurum evlerinin ana özelliklerini belirleyen öenmli bir etkende yapı malzemesidir. Ana yapı malzemesi taş,ahşap,toprak,tuğla ve maden olarak ele alınır.

1 - Taş : Köşe ve cephelerde yonu taş,diğer kısımlarda moloz taş duvarlar kullanılmıştır. Karataş,BOztaş ve Kamber taşı gibi türleri vardır. Karataş,Hasankale civarından ve Nenehatun(Sivişli) Köyü; Boztaş,Ağzı açık tabya ve Ağveren Köyü; Kamber taşı ise aynı adlı köyün ocaklarından temin edilmiştir.

2 - Ahşap : Erzurum evlerinde taştan sonra en çok kullanılan yapı elemanıdır. Duvarları bağlayan hatıllar,toprak örtüyü taşıyan kirişler,döşeme ,tavan ve bütün doğramalar ahşap olarak yapılmıştır. Çam,kavak ve söğüt en çok kullanılan ağaç çeşitleridir. Saz ve kamış da damın örtülmesinde yardımcı malzeme olarak kullanılmıştır.

3 - Toprak : Erzurum evlerinin ana örtü malzemesi,taş duvarların bağlayıcı elemanıdır. Toprak malzeme şehir çevresindenitabyalardan kolaylıkla temin edilirdi.

4 - Tuğla : Toprak elverişli olduğu için yapılan tuğlalar kalitelidir. Tuğla, ara bölmelerde 1.katın cephesinde ve baca yapımında kullanılmıştır.

5 - Maden : Sıcak demir işleri olarak kullanılmıştır. Kapı ve pencere menteşeleri,kuşakları,çiviler,pencere parmakları,kapı tokmakları demirden yapılmıştır. Bronz döküm kapı tokmakları da kullanılmıştır.

 
  Bugün 4 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol